Şenol SAK
SIRADIŞI YAŞAMLARIYLA RENGİN USTALARI-3” Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
SIRADIŞI YAŞAMLARIYLA RENGİN USTALARI-3” Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
SIRADIŞI YAŞAMLARIYLA RENGİN USTALARI-3”
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
Bedri Rahmi, 1911 yılında Giresun Görele’de 5 çocuklu bir ailenin 2. çocuğu olarak doğdu. 1929 yılında, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisine başladı, ancak bir yıl sonra okulu bırakarak Paris’e ağabeyinin yanına gitti. Asıl adı Ernestine Letoni olan ve Romanya’da doğan Eren Eyüboğlu ile burada tanışıp evlendi.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1934 yılında Türkiye’ye dönerek ilk sergisini İstanbul’da açtı. 1937 yılında Akademi’nin resim bölümü şefi Leopold Levy’nin asistanı olarak göreve başladı. 1938-41 yılları arasında Edirne ve Çorum illerinde resim çalışmalar yaptı. Bu dönemler arasında yaptığı resimler köy hayatı, manzaraları, Anadolu insanı ve folkloru üzerine olmuştur. 1950’li yıllarda mozaik çalışmalarına başladı. 1958 yılında Brüksel sergisi için 272 metrekarelik mozaik pano ile altın madalyayı aldı. 1960 yılında Amerika’ya giden Eyüboğlu, iki yıl boyunca orada konferans ve resim çalışmaları yaptı. Bedri Rahmi resimlerinde daha çok, 19. yy ünlü ressamları Dufy ve Matisse’i kendine örnek almıştır. Anadolu resimlerinde daha çok Duffy’nin çizgileri sezinlenir. Zamanla minyatürlerden ve Anadolu kilimlerinden etkilenerek, motif ağırlıklı süsleme sanatı egemen resimler yapmıştır. Ayrıca gravür, mozaik, heykel ve seramik çalışmaları da yapmıştır. Resimlerinde, doğa ile iç içe Anadolu resim ve süsleme öğelerini kullanılmıştır. Bedri Rahmi, uzun yıllar Akademi’de öğrenci yetiştirerek Türk resim sanatına büyük katkılar sağlamıştır... Gençlik yıllarından itibaren şiirlerde yazan Bedri Rahmi, 1933 yılından itibaren yayınlanan şiirleri ile de tanınır. Yeditepe, Ses, Güney, İnsan, İnkilap ve Varlık dergilerinde şiirleri yayınlanmıştır. Halk ve Anadolu edebiyatının masal, efsane ve deyişlerinden çok etkilenmiştir. Resimleri gibi şiirlerinde de, Anadolu ve Anadolu kültürel yaşamı ön plandadır. Bedri Rahmi 21 Eylül 1975 yılında İstanbul’da pankreas kanserinden vefat etmiştir
Burada, Bedri Rahmi’nin çok bilinen ve yaşamının dramı olarak da adlandırabileceğimiz tarihi bir detayı okuyuculara aktarmak yerinde olacaktır…
Bedri Rahmi’nin hayatının dramı: Mari GEREKMEZYAN, (1913–1947);
Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi Heykel Bölümü’ne misafir öğrenci olarak gelmiştir. Aynı zamanda Eren ile evli olan Bedri Rahmi, Mari’ ye âşık olur ve bu durum Bedri Rahmi’yi zor bir sürece doğru sürükler. Mari’ den çok etkilenen Bedri Rahmi, ona ithafen çok sayıda şiir yazmış ve portrelerini yapmıştır. Mari, 1946’da menenjit-tüberküloza yakalanır. 2.Dünya Savaşı yeni bitmiştir ve ilaçlar çok pahalıdır. Bedri Rahmi birçok tablosunu sattıysa da çok sevdiği Mari’yi kurtaramaz. Mari, İstanbul’da tedavi gördüğü Alman Hastanesi’nde ölür. Bedri Rahmi içkiye başlar.
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür;
"Türküler bitti/
Halaylar durdu/
Horonlar durdu/(..)
Hüzün geldi başköşeye kuruldu /
Yoruldu yüreğim, yoruldu."
1949 yılında Büyük Kulüp’teki bir davette “Karadut” şiirini okurken ağlamaya başlar. Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştır; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu... Çünkü şiirde "kadınım, kısrağım, karımsın" dediği kadın, karısı değil, henüz 2 yıl önce kaybettiği bir başka kadın Mari Gerekmezyan’dır...
Konuyu anlayan ve bunu kendine yediremeyen eşi Eren Eyüboğlu evi terk edip Fransa’da yaşamaya başlar. Yıllar sonra eşi ve çocuğunun yanına dönse de, bu anıyı hiç unutmaz.
ve hepimizin bildiği o unutulmaz şiir;
KARADUT…
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
II
Sigara paketlerine resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum
N'etmiş, n'eylemiş, n'olmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum.
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.
Sanatla kalın…