120x600

Alemdar inşaat

17-02-2021 SİYASET

Saadet Partisi Bolu İl Başkanı İsa Sayın; ‘ 50 yıllık birikimimizle ülke sorunlarını çözmeye talibiz’

Saadet Partisi Bolu İl Başkanı İsa Sayın Bolu Objektif haber sitesine önemli değerlendirmelerde bulunarak; “Bu memleket hepimizin. Evlatlarımıza ve torunlarımıza bu ülkeyi nasıl teslim edeceğimizi düşünelim. Bizim gideceğimiz bir ülke yok. Başka bir Türkiye yok. Esnafımızın, çiftçimizin, dar gelirli vatandaşlarımızın sıkıntısını çözmek için biz bu göreve gerçekten talibiz. Bizim teşkilatımızın gözünde ışık, kalbinde umut var. Yüzünde tebessüm var” dedi.

Saadet Partisi Bolu İl Başkanı İsa Sayın; ‘ 50 yıllık birikimimizle ülke sorunlarını çözmeye talibiz’
Bİ tur

Saadet Partisi Bolu İl Başkanı İsa Sayın haber sitemize önemli değerlendirmelerde bulundu.

 

İsa Bey, geçtiğimiz yılsonunda yaptığınız il kongreniz oldukça ses getirmişti. Pandemi sürecine rağmen oldukça ciddi bir katılım oldu. Kongre ile ilgili olarak neler söylemek istersiniz?

 

Bolu ili olarak 6. Olağan il kongremizi geçen yıl yaptık. Kongremizi pandemi süreci yüzünden olumsuz şartlar altında gerçekleştirmek zorunda kaldık. Tüm bu olumsuzluklara rağmen hem kendi teşkilatımızın hem Bolu Halkının kongremize yüksek katılımlarıyla gerçekten de coşkulu bir kongre icra ettiğimizi düşünüyoruz. Kongremiz ile ilgili olarak edindiğimiz intiba ve geri dönüşlerde bunun böyle olduğunu gösteriyor. Bizim bir duruşumuz var. Biz Türkiye’deki her kesimden insanla fikirlerimiz farklı olsa bile rahatlıkla bir araya gelerek konuşabilen bir siyasi partiyiz. Problemlerimizin çözümünde de bunun olmazsa olmaz olduğunu düşünüyoruz. O yüzden tüm siyasi partileri kongremize davet ettik. Katılanlara çok teşekkür ediyorum. Bolu Belediye Başkanımız Sayın Tanju Özcan’ı da siyaseten bağımsız olarak ilimizin mülki amiri olduğu için kongremize davet etmiştim. Kendileri kongremize katıldılar. O yüzden ona bir kez daha teşekkür ediyorum. Salona ilave sandalye taşımak zorunda olduğumuz gerçekten de yoğun katılımlı bir kongre gerçekleştirdik. Katılan teşkilat mensuplarına ve Bolu halkına da çok teşekkür ediyorum. Yeni döneminde Bolu ve bizim için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

 

Saadet Partisi oy oranı olarak düşük bir parti olabilir ama özgül ağırlığı bir hayli fazla olan bir parti, 50 yıllık bir siyasal hareket, 2021 ya da 2022 yılında büyük oranda bir erken seçim bekleniyor. Saadet Partisi olarak seçimlerin kilit partisi olduğunuza inanıyor musunuz?

 

Mutlaka inanıyoruz. Ülkemizin geleceğine yön verecek olan en önemli siyasi partilerden biri de biziz. Bunu gerek referandum sürecinde gerekse de 2018 genel seçimleri ve 2019 Yerel seçimlerinde gösterdik. Bizim gerçekten özgül ağırlığımız yüksek. Parti olarak sözümüzün bir ağırlığının olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Temel beyin genel başkan olmasından sonra siyasette muhalefetin nasıl yapılacağına yönelik olarak adeta bir örnek oluşturduğumuzu düşünüyorum. Bu tespiti biz kendi kendimize yapmıyoruz. Diğer muhalefetteki partilere baktığımız zaman şu an hepsi kutuplaşmadan bahsediyor. Hepsi de adaletin kâmil manada sağlanmasından bahsediyor. Hepsi üretime dayalı ekonomiden bahsediyor. Geçmişe dönüp baktığımız zaman bunları ilk dile getiren siyasi partinin Saadet Partisi olduğu görülür. Sanki tüm muhalefet partileri aynı şeyleri söylüyormuş gibi görünüyor. Bu durum bizim için aynı zamanda bir sevinç kaynağı. Bizim yönetimimizde siyasi işlerden sorumlu il başkan yardımcımız var. Onun görevlerinden bir tanesi de diğer siyasi partilerin bizim görüşlerimizi benimsemesini sağlayarak onları ikna etmek şeklindedir. Memleketin menfaatine olan şeyleri her kim söylerse ve her kim ne yaparsa biz çok mutlu oluruz ve destekçisi oluruz.

 

Kongre sonrasında internet sitemize gelen bazı yorumlarda Saadet Partisi üyelerinin önümüzdeki yerel seçimlerde Millet İttifakı bünyesinden seçimlere girerek bazı üyelerini belediye meclisine sokması ya da Saadet partisine bir belediye başkan yardımcılığı verilmesi gibi görüşler dile getirildi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

 

Bizim parti olarak şöyle bir görüşümüz var. Malum 2018 yılında bir ittifak ortamıyla Türkiye seçime gitti. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti millet ittifakını oluşturdular. Cumhur İttifakının yanı sıra ittifak haricinde seçime giren partilerde oldu. Bizim 50 yıllık siyasal geleneğimizde şöyle bir durumumuz var. Bizim girdiğimiz her seçimde mutlaka amblemimizin olması gerekiyor. Yani biz kendi amblemimiz olmayan bir seçime gerek başka siyasi partinin altında gerekse başka türlü bir şekilde girmeyiz. Yani mutlaka her seçimde biz Saadet Partisi olarak bir seçime gireceksek mutlaka bizim amblemimizin olması gerekiyor. Millet ittifakı oluşturulduğu zaman bunun resmi altyapısı oluşturulduğu için herkes sonuçta kendi partisine oy verdi. Bunlar aynı zamanda farklı dünya görüşlerine sahip olan partilerdi ama ittifak ettiğimiz hususlar vardı; Adaletin sağlanması, kuvvetler ayrılığının tesis edilmesi, toplumsal barışın sağlanması gibi. Bizim dikkat ettiğimiz, öncelediğimiz hususlarda mutabakat sağladık ve o şekilde seçime gittik sonuçta da meclise girdik. Biz bu şekilde iktidar imkânını elde edersek yine kendi politikalarımızı uygulayacağız. Diğer siyasi partilerle her manada uzlaştığımız söylenemez. Şu anda bir yerel seçimde olsa milli görüşün temsilcisi olan parti mutlaka adayını çıkartacaktır.  Burada “bizim mecliste 20 tane sandalyemiz olsun diye”  bir niyetimiz yok. Çünkü bunu bize 2018 genel seçimlerinden önce Ak Parti teklif etti. Hatta -istediğiniz bir isme kabinede de yer verebiliriz -gibi teklifler sundular. Yani “bizim içimizden biri meclis üyesi olsun”, “bizim içimizden biri milletvekili olsun” diye bir derdimiz yok. Bizim asıl derdimiz şahıslardan önce; “Biz hangi konularda ittifak edeceğiz? Hem genelde hem yerelde nasıl politikalar izleyeceğiz? “ gibi konulardır. Onun için biz bunları pazarlık konusu yapmayız. Yapmayı da kendimize ayıp sayarız. Önümüzdeki yerel seçimlerde 2018 yılındaki genel seçimler gibi resmi bir altyapısı oluşursa belki o zaman değerlendirilebilir. Onun haricinde bizim girdiğimiz her seçimde pusulada amblemimiz olur.

 

Bolu Gazeteciler Cemiyetini ziyaret ettiğiniz zaman kullandığınız bir ifade dikkatimi çekmişti. “Biz siyasal İslamcı değil, Müslümanız” demiştiniz. Bu tanımlamayı okuyucularımız için biraz açar mısınız?

 

Biz; “siyasal İslamcı değil, Müslümanız” dediğimizde şunu anlatmak istiyoruz. “Siyasal İslam” kökü bize ait olan bir kelime değildir. Daha çok bizim dışımızda olan insanların bizi tarif etmek için kullandıkları bir kelimedir. Bu iki anlamda kullanılabiliyor; Siyasal İslamcı denilen birisi ya İslamı beraber ihya etmek üzere çalışan birisi olabiliyor. Ya da İslamı istismar ederek kendini ihya etmek üzere çalışan birisi de olabilir. Biz bu kafa karışıklığına yol açmamak için kendimize “Müslümanız” diyoruz. Müslüman deyince iş çözülüyor. Çünkü Müslüman adaletli olur, devletin ve yetimin malına sahip çıkar. Müslüman işi ehline verir. Müslüman kendi aleyhine dahi olsa adaleti ayakta tutan kimsedir. O yüzden bunları söyleyince problem kalmıyor. Hemen burada “Siyasal İslam kötü bir kelimedir, kavramdır” demek istemiyorum ama bizi bu şekilde tabir etmemizin altında yatan sebep budur.

 

“İlk mesele Türkiye’de kutuplaşmanın önlenmesidir”

 

Son olarak gerek yerel gerekse de ulusal çerçevede Saadet Partisi olarak hedefleriniz nelerdir?

 

Biz Türkiye’de 4 tane problemi çok önceliyoruz. Bunları öncelik sırasına göre her gittiğimiz yerde de tekrarlıyoruz. Türkiye 83 milyondan oluşan bir ülke. Birçok farklı etnik kökene, birçok farklı inanışa, birçok farklı dünya görüşüne ya da ideolojiye sahip olan insanlar var. Hepimizin ortak paydası bu ülkenin vatandaşı olmamız ve bu ülkenin evladı olmamız. O yüzden biz kendi aramızda ihtilafları bir kenara bırakıp ittifak ettiğimiz hususlarda bir olalım. Türkiye’de birçok siyasi parti var. Hepsi adaleti, ekonomik kalkınmayı, şahsiyetli bir dış politikayı, iyi bir eğitim sistemini istiyor. Bunları parti programlarından görebiliyoruz. Bizim bu parti görüşlerimiz ortaksa gelin biz ittifak ettiğimiz hususlarda bir araya gelelim. Bunu gerçekten işinin ehli insanlarla birlikte uygulamaya koyalım. İhtilaf ettiğimiz hususlarda da birbirimize saldırmadan, kavga etmeden bir masa etrafında farklı görüşleri dile getirme erdemine ulaşalım istiyoruz. O yüzden toplumda vatanseverlerle, vatan hainleri bize göre yok. Herkes bu vatanın evladı. Hangi partiye oy verirse versin, iktidara da, muhalefete de oy versin bizim için önemli değildir. Bunu bize hakaret edenler içinde söylüyorum. Onlarda bizim kardeşimiz. İlk mesele Türkiye’de kutuplaşmanın önlenmesidir.

 

“İkinci mesele kâmil manada adaletin sağlanmasıdır”

 

Adalet sağlanmadan, bir ülkede ki adalete güven tam olmadan o ülkenin hiçbir şekilde ilerlemesi mümkün değildir. Kutsal kitabımızda yüce Allah“ Bir topluma olan kininiz sizi onlar hakkında adaletsizliğe yöneltmesin” buyuruyor. Karşıdaki insan bizim hasmımız dahi olsa ona zulmedemeyiz. Düşmanımız dahi olsa ona zulmedemeyiz. Maalesef şu anda Türkiye’ki adalet sistemine bırakın vatandaşları başta adalet mensupları olmak üzere güvenmiyorlar. O yüzden bunun çözülmesi gerekiyor.

 

“Üçüncü mesele rant ekonomisi yerine üretim ekonomisine geçilmesidir “

 

Üçüncü mesele şudur; Bizler insanız. Hem maddi hem manevi yönlerimiz var. Biz mutlaka Türkiye’de üretime dönük bir ekonomi modelinin benimsenmesini şart görüyoruz. Şu anda üretime katkı sağlamayan hizmete yönelik gerek bina yenilemek, gerek yol yapmak, gerek köprü yapmak, gerek havaalanı yapmak, şehir hastanesi yapmak yani ne sayarsanız sayın sonucunda bize istihdam sağlamayan, katma değer getirmeyen bütün işlerin bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Bunların yerine Türkiye’de üretime dayalı bir ekonomik modele geçilmesini, asfalt-beton-rant ekonomisinin bir an önce sona ermesini istiyoruz. Sanayicimize başta çiftçimize tarım ve hayvancılık olmak üzere destek vermemiz lazım. Bugün ona destek verirseniz 6 ayda ya da en fazla 1 yılda mahsulünü alır. O yüzden tarım ve hayvancılık başta olmak üzere bizim ekonomide üretime dönük yatırımlara öncelik vermemiz lazım. Biz Bolu’da yaşıyoruz ilimizde de gördüğümüz durum şudur;  gerçektende köylerimizde artık insan kalmadı. Köylerdeki insanlar ilçelere, ilçelerdeki insanlarda Bolu’nun merkezine ya da büyükşehirlere göç ediyorlar. Şu anda Gerede’nin nüfusu yıllardır aynı. Merkezin nüfusu ise artıyor. Kıbrıscık’ta şu anda iki bine yakın nüfus var. Gerçekten de çok düşük rakamlar. Yeniçağa aynı şekilde, Dörtdivan aynı şekilde nüfus kaybediyor.  Belki Göynük ilçemizi bunun dışında tutabiliriz. Hem merkeze uzaklığı hem de tavukçuluk sektörünün orada hâkim olması sayesinde kendi içersinde belli bir ekonomiye sahip olmasından dolayı ama bizim köylümüz köyünde kalmazsa ne yiyip ne içeceğiz? Kim ne ekecek? Yıllık 16 dönüm buğday eken bir çiftçi şu anda aylık bazda sadece bir asgari ücret kadar para kazanabiliyor. Bu şekilde tarım ve hayvancılığın ilerlemesi mümkün değildir. Bizler, devlet tarafından verilen ucuz kredi desteklerinin tarım, hayvancılık, üretim ve sanayi gibi sektörlere de kaydırılması gerektiğini söylüyoruz.2021 bütçesinin meclisteki görüşmelerine baktığımda Türkiye’nin faize 173 Milyar TL para ödeyeceğini görüyoruz. Yani günde yaklaşık olarak 500 milyon TL faize para ödüyoruz. Aylık hesapladığınızda 15 milyar TL ödüyoruz. Türkiye’de 24 milyon aile var. Sadece faize ödediğimiz parayı Türkiye’de hanelere dağıtsak ayda 6 bin liranın üzerinde hane başına bir para vermiş oluyoruz. Şu anda borç-faiz-kredi sarmalından kurtulamıyoruz. Şu anda kredibiletimiz çok düşük olduğu için gerçekten artık kapıdaki araba, bahçe, bostan kalmadı evin halılarını satmaya başladık. Onlarda gayri şeffaf bir şekilde yapılıyor. Ne olduğunu kimse bilmiyor. Bugün Çanakkale köprüsü yapılıyor ihalesinden kimsenin haberi yok. İhaleye kaç firma girdi? Ne kadar teklif verildi? Çünkü sözleşmeleri devlet sırrı olarak kabul ediliyor. Tahkimleri Londra mahkemesine bağlanmış, ödemeleri döviz üzerinden ve Amerika enflasyonu üzerinden her sene döviz olarak ta artıyor.

 

“Dördüncü mesele ise dış politikadır”

 

 Bizim şu anda hangi hedefe ulaşmak istediğimiz, ne yapmak istediğimiz, kimlerle bir arada olup kimlerle olmamak istediğimiz gerçekten belli değil. Herkeste bir kafa karışıklığı var. Rusya ile mi müttefik olacağız? Avrupa birliğine girelim mi girmeyelim mi? İslam Coğrafyası ya da Ortadoğu ile ilişkilerimiz nasıl olacak? Amerika ile ilişkilerimiz nasıl olacak? Bunlar hakkında belli bir politikamız gerçekten yok. Rüzgâr nerden eserse dümeni kırılmış bir gemi gibi akıntıda sürüklenip gidiyoruz. Bir kayaya çarptığımızda aklımız başımıza geliyor birkaç adım atmaya çalışıyoruz ama iş işten geçmiş oluyor. Bu 4 maddeyi genel olarak şu anda öncelediğimiz problemler olarak sayabiliriz.

 

“Bizim teşkilatımızın gözünde ışık, kalbinde umut var”

 

Buradan herkesi düşünmeye davet ediyorum. Bu memleket hepimizin. Biz size düşman değiliz sizde kimseye düşman olmayın. Evlatlarımıza ve torunlarımıza bu ülkeyi nasıl teslim edeceğimizi düşünelim. Bizim gideceğimiz bir ülke yok. Başka bir Türkiye yok. Birçok olumsuzluk olmasına rağmen kesinlikle ümitsiz değiliz. Türkiye gerçekten gerek yer altı zenginlikleri gerek jeopolitik konumu gerekse de dinamik ve genç nüfusuyla bu zorlukların hepsinin üstesinden gelecek potansiyele ve tarihi birikime sahiptir. Yeter ki yaptığımız işleri düzgün yapalım. Bizde buna talibiz. Esnafımızın, çiftçimizin, dar gelirli vatandaşlarımızın sıkıntısını çözmek için biz bu göreve gerçekten talibiz. Bizim teşkilatımızın gözünde ışık, kalbinde umut var. Yüzünde tebessüm var. Kim olursa olsun herkese yaklaşımımız bu şekilde çünkü biz yaratılanı yaratandan ötürü seviyoruz.

 

 




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER SİYASET HABERLERİ
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları