Eda BAYRAKTAR
“OSMANLI TORUNU” ON STAGE
“OSMANLI TORUNU” ON STAGE
Brexit anlaşması meselesi İngiltere ve Avrupa Birliği arasında belirsizliğini korurken, İngiltere’nin iç siyasetinde tansiyonu yükseltmeye devam ediyor. Haziran’da Başbakan Theresa May’in, Brexit planından ötürü desteğini kaybederek istifa edeceğini açıklamasından bu yana, Muhafazakâr Parti’de süren hareketlilik son buldu. Siyasi kariyerine 2008-2016 yılları arasında Londra Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra May hükümetinin Dışişleri Bakanı olarak devam eden Boris Johnson, bundan böyle, hem Muhafazakar Parti Lideri hem de İngiltere Başbakanı...
İngiltere’de muhalif seslerin çoğalmasının bir sebebi de işte bu isim, Johnson. Johnson aslında Türk basınında da sıkça yer buluyor. Zira kendisi, Meşrutiyet döneminde İttihatçılar, Milli Mücadele yıllarında da Kuvay-i Milliye aleyhine çalışmalar yapmış gazeteci Ali Kemal’in ikinci kuşaktan torunu. Şu sıralarda “Çankırı’dan Londra’ya” ve “Boris Müslüman mı” başlıklı clickbate haberlere konu olsa da ne Çankırı’da ne de Türkiye’nin başka şehrinde yaşamış. Son üzücü haber; hayır, Müslüman değil.
Johnson’ın ülke genelinde tepkiyle karşılanmasının belli başlı sebepleri var. Birinci konu, elbette, Brexit. Johnson, İngiliz parlamentosunun Brexit anlaşmasını reddetmesi üzerine anlaşmasız Brexit’te ısrarcı olursa, kendi partisi içinden de itiraz sesleri yükselecek ve daha göreve gelmeden sebep olduğu istifalar –muhtemelen- sürecek. Jonhson, başbakan olarak yaptığı ilk açıklamada, İşçi Partisi’nin “yeniden referandum” önerisine de açık olmadığını belli ederek, Brexit çıkmazına uzlaşmacı bir çözüm bulamayacağını gösterdi. Aynı açıklamada, uzlaşmaya yanaşmayacağını gösterir ısrarcı sözü de İşçi Partililer tarafından eleştirildi: “Deliver Brexit, unite the country and defeat Jeremy Corbyn (Brexit’i gerçekleştir, ülkeyi birleştir ve Jeremy Corbyn’i mağlup et).” Ülkede yürütmeye liderlik edenlerin göreve gelir gelmez muhalif partilere yönelik kışkırtıcı ve toplumu ayrıştırıcı açıklamalarda bulunmasına biz alışkınız, İngiliz kamuoyunun refleksiniyse önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Boris Johnson, maksadını aşan söylemleri sebebiyle de sık sık gündeme oturdu. Kimi zaman Müslüman kadınları posta kutusuna benzeterek ümmet-i Muhammed’i üzen “Osmanlı torunu” kimi zaman da Afrikalıların karpuz gülüşlü olduğunu iddia ederek ırkçı nefret söylemlerine aralıksız devam etti. Üstelik etnik/dinî kimliğe yönelik hakaretleri bunlarla sınırlı da değil. İngiltere’nin yeni başbakanına göre İskoçlar“haşere ırk” ve Afrika sömürgecilerin odağında olmalı. Anlayacağınız, Johnson, düş dünyasında yarattığı “tek toplumlu ülke” haricindekilere yaşama şansı bırakmayan kirli zihin dünyasını sözlerine yansıtmaktan hiç mi hiç çekinmiyor. Sözlerinin şiddeti orantısız. Bu orantısızlık ikili ilişkilerine de yansıyor ki geçtiğimiz günlerde İngiliz polisinin müdahil olduğu şiddetli kavgadan sonra sevgilisine 1.3 milyon sterlin (yaklaşık 10 milyon TL) değerinde ev hediye ederek “gönül aldı”. Umarım bu lüks merakı bizi ilerde yolsuzluk haberleri okumaya mecbur bırakmaz.
İşte tüm bu sebepler, İngiltere’yi bekleyen hareketli zamanların olduğunu gösteriyor. Toplumsal muhalefet bir yana, kendi partisinden gelen tepki de Johnson’ı zor durumda bırakabilir. Muhafazakar Parti, Brexit müzakerelerinde parlamento ayağını güçlendirmek amacıyla aldığı erken seçim kararı yüzünden seçmenin reaksiyonuyla karşılaşıp meclisteki çoğunluğunu kaybetmişti. Hal böyle olunca, parti içinde en ufak bir kırılma Muhafazakar Parti iktidarının çatırdamasına sebep olacak. Boris Johnson’ın liderliğiyle gelen istifalar çatlak seslerin habercisi. Daha da kötüsü bu kırılmayı giderecek olan, yani çözümün anahtarı, İngiltere’nin yeni Başbakanı: Boris Johnson.
Hadi bakalım, kolay gelsin.