120x600

Alemdar inşaat

04-07-2017 SANAT

Onun kalbi Gülden Karaböcek için atıyor…

Antikacı Bayram Atalay, Türkiye’nin sayılı Gülden Karaböcek hayranları arasında yer alıyor. Karaçayır Mahallesindeki mütevazı dükkânında Bolu halkına hizmet veren Bayram Atalay’ın yaşamı baştan sona mücadelelerle geçti. Karşılaştığı onca zorluğa rağmen hiçbir şeyden yılmadı. Yürüme engelli olması onun bir meslek sahibi olmasını engellemedi. Hayat mücadelesinden hiçbir zaman kopmayan Atalay; “Yürümenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Buna rağmen hayata herhangi bir küskünlüğüm yoktur. Topluma faydalı işler yaparak bir şeyler üretmemiz lazım. Ben böyle de mutluyum” dedi.

Onun kalbi Gülden Karaböcek için atıyor…
Bİ tur

3 yaşında tanıştığı çocuk felci yüzünden yürüme yetisini kaybeden Bayram Atalay hayata hiçbir zaman küsmedi. Yaşama bir engelli olarak sıkı sıkıya tutundu. Kendi adına açtığı antikacı dükkânında Bolu halkına yıllardır hizmet veren Atalay muhteşem bir başarı öyküsünün altına imzasını attı.

 

Bayram bey,  bir engelli olarak yaşama dört elle sarılmışsınız. Hayat hikâyenize en baştan başlayabilir miyiz?

 

1962 yılında Bolu’nun Taşoluk köyünde doğdum. 1967 yılında Bolu Merkeze taşındık. Babam, cambazlar kahvesi diye bilenen ‘Ekmekçi Kadir’in yanındaki taş binada kahveciliğe başladı. Kahvecilik benim baba mesleğidir. Babamı en son milli eğitim müdürlüğünde çalışırken 41 yaşında kaybettim.  Benim hastalığım piyango gibi bir şey. 3 yaşında çiçek hastalığı geçirmişim. Bu durum daha sonra çocuk felcine dönüşmüş. Rahmetli babam tedavi olmam için beni birçok hastaneye götürdü. Çeşitli teşhisler konmasına rağmen ciddi bir sonuç alamadık. 60’ların Türkiye’sinde şimdi olduğu gibi teknoloji bu kadar gelişkin değildi. Tıp bu kadar ileri değildi. Bu süreç sonrasında eğitim hayatımda zora girdi. Ancak İlkokula kadar okuyabildim. Okul yakın olmasına rağmen tekerlekli sandalye olmadığı için okula gidip gelemiyordum.

 

Tekerlekli sandalye sahibi olmak bu kadar zor muydu?

 

 

O yıllarda tekerlekli sandalyeyi kolay kolay edinme şansınız yoktu. Muhtarlıktan yazı almanız gerekiyordu. Hastaneden aldığınız çeşitli raporları sunmanız gerekiyordu. Tüm bu belgeleri tamamladıktan sonra ileriki yıllarda Kızılay’dan bir tekerlekli sandalye edindik. Kapının önünde tekerlekli sandalyeye bindim. Karşıya kadar 10 metre kadar gittim. Ondan sonra önce sağ teker, sonra da sol teker kırıldı. O kadar kötü bir malzemeden yapılmış ki tekerlekli sandalyeye binme şansım hiç olmadı.

 

Kızılay’dan yeniden tekerlekli sandalye istemediniz mi?

 

Başımıza gelen o olaydan sonra Kızılay’dan bir daha tekerlekli sandalye istemedik. Tüm bunlar Kemal Demir’in Kızılay Genel Başkanı olduğu dönemde yaşanmıştı. O dönem okula gidemiyorum diye komşularımızın aralarında para toplayıp bana bir tekerlekli sandalye almaya kalktıklarını hatırlıyorum. Babam tekerlekli sandalyeyi kendisinin alacağını söyleyerek buna izin vermedi. Sonuçta benim tekerlekli sandalyeye kavuşma hikâyem 80’li yılların başını buldu. Tekerlekli sandalyeye bu kadar geç kavuşunca hayatımın 20-22 yıllık dönemi evde radyo dinleyerek geçti. Bu dönemde kardeşlerimin de yardımıyla çok sayıda mektup arkadaşı da edindim. Hala o mektupları saklarım. 

 

 

İlerleyen yıllarda yeniden okula dönmeyi düşünmediniz mi?

 

12 Eylül 1980 darbesinden sonra açılan okuma-yazma kurslarına katılarak bir okur-yazarlık belgesi almıştım. Ondan sonra okuma şansım olmadı. Biz engellilerin en büyük sıkıntılarından birisi okul gibi binalarda engelliler için rampa bulunmayışıdır. Bu sıkıntı 80’li yıllarda da vardı. Bugünde var. Bizden de kaynaklanan şartlarda buna eklenince ilkokul sonrasında okuyamadım.

 

O dönemlerde vaktinizin büyük çoğunluğu ev de mi geçiyordu?

 

Bazen arkadaşlarım bisikletle beni bir yerlere götürüyorlardı ama vaktimin çoğunu evde radyo dinleyerek geçirirdim. Radyo dinlediğim dönemlerde TRT’de çok kaliteli radyo piyesleri olurdu. Her gün saat 10’da “Arkası Yarın” programları olurdu. Onları hiç kaçırmazdım. O yıllarda dışarı çıkarak çok fazla dolaşma imkânım yoktu.  Müziğe kulak aşinalığım o zamandan başladı. Piyesler romanlardan uyarlandığı için o romanın yazarı da hafızamda hemen yer ederdi. Bilgi Yarışmalarında daha soru sorulurken cevap vermişliğim çoktur. Özellikle “Kim 500 Milyar İster?”  isimli yarışmada hiç joker kullanmadan ilk 10 soruya kadar gittiğim çok olmuştur.

 

Antika işine girmeye nasıl karar verdiniz?

 

Ben çalışma hayatıma 1987 yılında Yurdaer Pasajında çay ocağı işleterek başladım.  Orada ben ocakçılık yapıyordum. Dağıtım işini kardeşim yapıyordu. Kardeşim askere gidince ilk açtığım çay ocağını kapatmak zorunda kaldım. Almanya’dan gelen bir komşumuz bana bir tekerlekli sandalye hediye etmişti.  O tekerlekli sandalye sayesinde ben kendi ölçülerime göre resmen çağ atladım. Atatürk heykeline kadar rahat rahat gitmeye başladım. O yıllarda doğu bloku ülkelerinin bavul ticareti de başlamıştı. “Mustafa Amca” diye bildiğimiz Almancı bir köylümüz vardı. Gazipaşa Okulu tarafında ilk adı “Rumen Pazarı” olan bir yerde dükkân açmıştı.  Orada işin başında benim durmamı istedi. Buraya bende ufak tefek malzemeler koyarak satmaya başladım. Benim evin alt katında oturan öğrenciler “giderken yük olur” düşüncesiyle okudukları kitaplarını bana bırakmışlardı. Yaşar Kemal’den Ömer Seyfettin’e kadar yaklaşık 120 tane kitap vardı. O dönem Bolu’da fazla kitapçı olmadığı için bu kitaplar Pazar’a gelenlerin dikkatini çekmeye başladı. O dönemki parayla 145 milyon lira kazanarak kendime sermaye yaptım. “Rumen Pazarı”, “Rus Pazarı” adıyla Karaçayır’a taşınınca önce bir arkadaşla beraber çalıştım. Daha sonra “Hava Parası” adı altında ona ödeme yaparak dükkânı tamamıyla satın aldım.

 

Genelde hangi ürünleri satıyordunuz?

 

İlk önce Rus malı vazo satmaya başladım. Daha sonra iş Çin malı malzemeler satmaya başladım. Çin malını herkes satmaya başlayınca rekabet iyice arttı ve ben bu işten para kazanmamaya başladım. Daha sonra bir tanıdığım bana elinde kalan demir Rus paralarını verdi. Bu sayede eski para alım satımı işine de başlamış oldum. İyi de para kazanmaya başladım. Tüm bunların yanında adımız antikacıya çıkmaya başlayınca bana insanlar ellerinde bulunan eski eşyalarını getirmeye başladılar. Günün birinde eski bir pikap çalar satın aldım. İçine plak koyup dinlerken müşterilerim “Bu plaklar satılık mı?” demeye başladılar. Bu sayede kendimi birden plak satarken buldum.

 

Şu anda ne tür eski para var sizde?

 

Şu anda bende 70’li yılların kâğıt paraları var. Para işi bence bitti. YTL, TL derken milletin o ilk dönemki paraya olan ilgisi artık kalmadı. Benim çok güzel bir pul koleksiyonumda vardı. Hatta ticari açıdan ilk paramı okullarda arkadaşlarımın sattığı pullar sayesinde kazandım. Postaneye üyeydim. İlk gün pulları basıldığında kardeşim aracılığıyla hemen gider pulları alırdık.  O pulları da bizden küçük öğrencilere ve arkadaşlarıma sattırırdık.  

 

Rus pazarı kapandıktan sonra ne yaptınız?

 

Rus pazarında yaklaşık 10 yıl çalıştıktan sonra bir süre boş kaldım. Tekerlekli sandalyeden artık akülü araca da geçmiştim. Dolayısıyla artık kenti rahat rahat geziyordum. Yolda giderken eski müşteriler bana sık sık “ Nereye dükkân açtın? Şimdi ne yapıyorsun? “ gibi sorular soruyorlardı. Dolayısıyla bu antika işini artık bırakamayacağımı fark ettim. 

 

 

Küçük yaşta çocuk felci geçirmenize rağmen hayata dört elle sarılan,  meslek sahibi olan, ilkokul mezunu olmasına rağmen devamlı okuyan ve araştıran bir kişisiniz. Burada bir rol model ortaya çıkıyor. Bu konu da ne söylemek istersiniz?

 

Yürümenin nasıl bir duygu olduğunu bilmiyorum. Bunu hiç tadamadım. Bu durumun benden neler götürdüğünün farkındayım ama bu durumu sık sık düşünerek zamanımı zehir etmekte işime gelmiyor açıkçası. Abant ya da Akçakoca gibi yerlere arkadaşlarım beni sık sık götürürler. Geçen sene Antalya’ya bile gittim. 8 saatlik yolculuk sonrasında Kemer’de gerçekleştirilen Türkiye Sakatlar Derneğinin seminerine özel araçla beni götürdüler. O açıdan gözümün kara olduğunu söyleyebilirim. Hayata da herhangi bir küskünlüğüm yoktur. Dünyaya bir kere geliyoruz. Topluma faydalı işler yaparak bir şeyler üretmemiz lazım.

 

Şu anda “Atalay Antika” adıyla Karaçayır Mahallesinde bir işyeriniz var. Burayı kaç yılında açtınız?

 

5 sene önce açtım. Buraya yalnız müşterilerim gelmez. Sohbet etmek isteyen insanlarda gelir.  Dükkânım genelde kalabalık olur. Özellikle antika eşya meraklılarının sık sık uğradığı, üniversite öğrencilerinin de rağbet ettiği bir yerdir.

 

Sizin bir de Gülden Karaböcek’e karşı aşırı bir ilginiz var. Dükkânınızda onu plakları çok önemli bir yer tutuyor. Bunun sebebi nedir?

  

Gülden Karaböcek benim için çok önemlidir. Onu, ilk plaklarını doldurduğu dönemden beri takip ederim. Yeğenimin ismi de benim herhangi bir önerim olmamasına rağmen  “Gülden’dir.”  Benim için Gülden Karaböcek bambaşka birisidir. Çok özel bir anlam ifade eder. Dükkânımda onun 15’e yakın 45’lik plağı vardır. Bir zamanlar TRT’de “ Yarım Elma” diye bir program vardı. Canlı yayınlanan bir programdı. O programa bir gün Gülden Karaböcek konuk oldu. Dışarda kar yağıyordu ve Annem namazını kılıyordu. Ben programa canlı bağlanmak için verilen telefon numarasını aradım. Büyük bir şans eseri olarak telefonu düşürmeyi başardım. Telefondaki bayan, benim bilgilerimi aldıktan sonra programın ilerleyen dakikalarında programa canlı olarak bağlanacağımı vurguladı ve Bolu’nun şehirlerarası telefon kodunu istedi. Ben o yıla kadar Bolu’nun hiç dışına çıkmamıştım. Bir anlık heyecanla elimdeki rehberden Bolu’nun telefon kodu yerine su arızanın telefon numarasını verdim. Dolayısıyla beni aradıklarında ulaşma şansları olmadı. O yüzden çok istememe rağmen o programa bağlanamadım.  Gülden Karaböcek ile konuşma imkânı bulamadım.  Programa katılanlara onun imzalı bir kartpostalı ile kasetini hediye ediyorlardı. Canlı olarak programa bağlanacağım içinde video cihazımı kayıt yapmak için ayarlamıştım. Sonrasında o kasetini satın aldım. Ama içimde bu tatsız olay kötü bir hatıra olarak kaldı. Gülden Karaböcek bildiğim kadarıyla Bolu’da hiç konser vermedi. İlimizde onun bir konser vermesini çok isterim. Umarım verir bende onu canlı olarak seyrederim…

 

 

Atalay Antika

Karaçayır Mahallesi / Kurtuluş Sokak

(Gülezler Konağı Yanında)    

 

 

  

 




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER SANAT HABERLERİ
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları