120x600

Alemdar inşaat

25-07-2017 SANAT

Köroğlu ve Ruhi Su

Köroğlu, ünlü bir halk hikâyesi, daha doğrusu bir halk romanıdır. En az dört yüzyıldan, beri sanat susuzluğunu gidermekte, kahramanlık duygularını beslemektedir. Yiğit ve mert bir kahraman tipi olan Köroğlu, her Türk gencinin ruhunda onun gibi karakterli olma ülküsünü, besledi. Halk şiirinin koçaklamalarında hep onun örnek alındığı görülür.

Köroğlu ve Ruhi Su
Bİ tur

Köroğlu yolları keser, kervanları vurur. Babasının gözlerine mil çektiren Bolu Beyi'nin ordularını bozar, dağıtır. Bir defa haksızlığa, zulme karşı ayaklanmıştır. Bu arada kendisi hiç bir zaman haksızlığa sapmamıştır. Onun, hikâyesinin en yaygın olduğu yüzyıllar, Osmanlı Devleti de büyük iç ve dış sarsıntılar geçirmektedir. Ortalıkta, bundan yararlanan derebeyi tipleri türemiştir. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Osmanlı tarihinde Celali diye anılan ve yurdun her yanını sarmış, küçük büyük eşkıyalar türemiştir. Arada ne oluyorsa yine halka, köylüye olmaktadır. İşte, bu son derece korkulu ve tehlikeli ortam için de,  ona avuntu veren bir kahraman çıkıyor. Bu, Köroğlu'dur.

Benden selam olsun Bolu Bey'ine

Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır

Ok gıcırtısından kalkan sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir

Köroğlu düşer mi yine şanından

Ayırır çoğunu er meydanından

Kır at köpüğünden düşman kanından

Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır 

 

 

Köroğlu yiğitliği kadar sazıyla da nam salmıştır. İlk kez 1974 yılında ünlü Türk Halk müziği sanatçısı Ruhi Su tarafından kayda alınan  “Köroğlu” isimli uzunçalarında Köroğlu’ya ait türküler özenli ve tiziz bir şekilde yayınlanarak toplumun karşısına çıkarıldı. 

 

 

Plağın kapağında yayınlanan sunuş yazısında Ruhi Su Köroğlu ile ilgili olarak şu ifadelere yer veriyordu; "On altıncı yüzyılın sonlarına doğru, Kafkas'lardan Rumeli'ye kadar, ünü bütün Osmanlı ülkesine yayılan Köroğlu, bir edebiyat tarihçisine göre hem eşkıya, hem de hece vezniyle şiirler söyleyen bir halk ozanı. Osmanlı toplumunu inceleyen bir bilim adamına göre sadece bir ''Celali''. Ben Köroğlu'ndan kalanları yalnız kalanları değil, bugün yaşayıp gidenleri de halkımızdan, hikâyeci halk ozanlarımızdan öğrendim. Halkımız, hikâyeci halk ozanlarımız gibi yaşadım Köroğlu'nu. Bu nedenlerle de Köroğlu olayına yaklaşımım, bir edebiyat tarihçisi ya da bir bilim adamının yaklaşımından farklı oldu. Türkü metinlerinden, anlatılan hikâyelerden ve bu türkülü hikâyeleri dinleyen halkın davranışlarından edindiğim izlenim şu: Halkımıza göre Köroğlu, zalime başkaldıran, yaşlılara zayıflara dokunmamayı, tamahkâr zenginlerle uğraşmayı, dertlilerin derdine bakmayı öğütleyen yiğit bir kişi. Bir destan kahramanı. Kavuşturan kurtaran esirgeyen Kırat motifi ile, kökleri çok daha gerilere giden bazı efsanelerle, ''Celali Köroğlu Ruşen'' ve ''Celali Kiziroğlu Mustafa Bey'' gibi bazı gerçeklerin, daha da Allah bilir nelerin, ne özlemlerin karışarak oluşturduğu bir destan. Bütün destanlarda olduğu gibi de, her şey olumlu ya da olumsuz yönde abartmalı. Halk bu Köroğlu türkülerini, Köroğlu hikâyelerini dinlerken yürekleniyor. Bir kurtarıcı bulmuşçasına rahatlıyor. Düğünlerde derneklerde Köroğlu havaları, marşların gördüğü işi görüyor. Köroğlu'nun kimliğinden de, kişiliğinden de ben bu toplum olayını anlıyorum. Asıl Köroğlu gerçeği bu bence. Yunus Beyin ya da seyis Yusuf'un oğlu Ruşen Ali'nin bireysel kişiliği de, bireysel kimliği de beni ilgilendirmiyor. Halk gibi, hikâyeci halk ozanları gibi, Köroğlu'na ben de kendimi, kendi özlemlerimi katarak söyledim. Yiğit, duyarlı insan bir Köroğlu düşündüm.”  

 

 

Hayatı baskılar ve zorluklarla geçti

Mehmet Ruhi Su, 1912 yılında Van'da doğdu. Memur olarak çalışan babasının ataması vesilesiyle Van'a yerleşti ve çocukluğunun büyük bir bölümünü burada geçirdi. Genç yaşlarda babasını ve kısa zaman sonra da annesini kaybetti. Çocukluğunun geri kalan ve gençlik yıllarını yanlarına verildiği yoksul bir aile ve daha sonra da öksüzler yurdunda geçirdi. Bir ara İstanbul'da askeri okullarda okudu, ancak müzik sevgisi onu yeni arayışlara itti. Adana Öğretmen Okulu'nda okurken, Ankara'ya Müzik Öğretmen Okulu'na (Musiki Muallim Mektebi) girmeyi başardı. 1942'de Ankara Devlet Konservatuarı’nın Şan bölümünü bitirdi. Aynı yıllarda sırasıyla Ankara Cebeci İkinci Ortaokulu`nda sonra Hasanoğlan Köy Enstitüsü`nde müzik öğretmenliği yaptı. Cumhurbaşkanlığı Orkestrası’na seçildi, konservatuvarın opera bölümünde de okudu ve daha sonra da Devlet Operası'nda çalıştı. Devlet Operası sanatçısı olarak, Bastien Bastienne, Satılmış Nişanlı, Madame Butterfly, Fidelio, Tosca, Yarasa, Aşk iksiri, Rigoletto, Figaro'nun Düğünü, Maskeli Balo ve Konsolos gibi operalarda rol aldı. Türk Opera Sanatı'nın temelinde Ruhi Su'nun da katkısı büyüktür.

"Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak"

Ankara Radyosu'nda on beş günde bir yayınlanan türkü programları düzenledi; Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi`nde büyük bir koro oluşturdu. Aldığı klasik batı müziği eğitimi, ömrü boyunca kendini adadığı türkülerin yorum ve icrasına yaklaşımının kurumsal temelini oluşturdu. Ruhi Su, sosyalist dünya görüşü nedeniyle 1952-1957 yılları arasında 1951 TKP tevkifatı dolayısı ile hapis yattı. 1960'ta İstanbul'da Taksim Belediye Gazinosu'nda sahneye çıkan Ruhi Su, bir yandan da halk türkülerini kaydedip, arşivleme görevini üstlendi. Bu arada radyoda da 'Basbariton Ruhi Su Türküler Söylüyor' anonsuyla sunulan bir radyo programı yaptı. Bu programlardan birinde söylediği "Serdari Halimiz Böyle N'olacak? Kısa çöp uzundan hakkın alacak" türküsü nedeniyle radyodaki işine son verildi. Söylediği türkülerdeki siyasi vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı, türküleri derleyip, yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975'te Dostlar Korosu’nu kurdu. 1978'den sonra ürettiği kasetlerle halk müziğinin, yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu. Aydınlara türkü dinlemeyi öğreten kişi olarak da bilinir. 

 

 

Cenazesi 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü

1978 yılında romatizma şikâyeti ile gittiği hastanede kemik iliği kanseri başlangıcında olduğunu öğrendi. Askeri yönetimin uzun süreli direnişinin ardından bir defaya mahsus olmak üzere pasaport çıkarıldı. Almanya'ya gittiğinde Dr. Seyfi Önder tarafından yapılan tedavi sonuç vermedi. 1983 senesinde bacaklarında aşırı his kaybı olduğu için hastaneye yatırıldı.17 Eylül 1985 tarihinde eşi Sıdıka Su'ya vasiyetnamesini yazdırdı.20 Eylül 1985 günü derin bir sinir krizi geçirdi. Akşam saatlerine doğru sinir krizi beyin kanamasına dönüştü. Dört saatlik uzun bir uğraşıya rağmen akşam saat 21.09'da hayatını kaybetti. Ölümünden 22 gün sonra cenazesi İstanbul'a götürüldü. Ruhi Su'nun cenaze törenine binlerce kişi katıldı ve cenaze 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüştü. Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul siyasi şubede 15 gün süreyle gözaltında tutuldu. Kendisi Alevi Deyişlerini okumuş, Pir Sultan'ın, Hatayi'nin ve diğer ozanların deyişlerini yorumlamıştır. Ruhi Su, ölümüne kadar 16 tane 45'lik plak, 11 uzunçalar çıkardı. Ölümünden sonra kurulan Ruhi Su Kültür ve Sanat Vakfı aracılığıyla eşi Sıdıka Su (ö. 18 Ekim 2006) ve oğlu Ilgın Su özel arşivlerdeki ses kayıtlarından yararlanarak plak, kaset ve CD üretimini sürdürdüler. Vakfın merkezi Beyoğlu, İstanbul'dadır. 

 

 

“Köroğlu” uzunçaları Bolu ile özdeşleşti

Ruhi Su Bolu ile özdeşleşmiş olan “Köroğlu” uzunçalarını 1974 yılında yayınladı. Plak olarak yayınlanan versiyonu özenli kapak tasarımı dikkat çekiyordu. Bugün bile internet sitelerinde oldukça yüksek fiyatlara alıcı bulan “Köroğlu” isimli longplay ’de şu türküler yer alıyordu; 

1974 Köroğlu albümü 

1.Prolog

2.Dinle Sözlerimi Han Oğlum

3.Mert Dayanır Namert Kaçar

4.Aldı Koca Bey

5.Hoylu'nun Ölümü Üzerine Ağıt

6.Karlı Dağların Ardından

7.Aman Kırat Canım Kırat

8.Kırat'a Binince Kuskun Bulunmaz

9.Bir At Gördüm Silistre'nin İlinde

10.Felek Aldı Devranımı, Demimi

11.Sonsöz

 

 

 




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER SANAT HABERLERİ
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları