120x600

Alemdar inşaat

22-08-2018 BOLU

Akçakoca’da çekilen “Aman Ne Gırgır” güncelliğini hala koruyor…

Arzu Okay’ın 1974 yılında Akçakoca’da çektiği “Aman Ne Gırgır” isimli filmi dönemin en çok iş yapan filmleri arasında yer almıştı…

Akçakoca’da çekilen “Aman Ne Gırgır”  güncelliğini hala koruyor…
Bİ tur

Türk Sinemasının en önemli kadın oyuncularının başında gelen Arzu Okay fırtına gibi estiği 70’li yıllarda o dönemde Bolu’nun ilçesi olan Akçakoca’da “Aman Ne Gırgır” isimli bir film çekti. Başrollerini Müjdat Gezen ile paylaştığı filmde Figen Han, Mine Soley ve Bahar Erdeniz gibi ünlü isimlerde rol alarak Okay’a eşlik ettiler…

1975 yılının Mayıs ayında vizyona giren filmde İki yakın arkadaş olan Metin ve Çetin’in âşık oldukları kadınlara sevgilerini ispat etme çabası anlatılır. Metin’in babası Arif, Kayserili zengin bir adamdır. Metin, babasına yalan söyleyerek sürekli ondan para ister. Babasından aldığı paralarla da en yakın arkadaşı Çetin ile gününü gün eder. Ta ki Çetin bir gazinoda şarkı söyleyen Bahar’a âşık olana kadar... Bu esnada Çetin de Metin’in kız kardeşi Fatma’ya âşık olur. Ancak iki arkadaş, aşklarının önündeki engelleri aşmak ve sevgilerini ispatlamak zorunda kalırlar… 1974 yılında Akçakoca’da çekilen ve kurmaca bir aşk ilişkisi çerçevesinde yaşanan olayların anlatıldığı filmde ilçenin o dönemki tüm güzellikleri adeta kayıt altına alınırken film 1975 yılının iş yapan filmleri arasında yer aldı.

 

 

Arzu Okay

 

 Arzu Okay, Ekim 1954 yılında İstanbul‘da doğdu. Babası şoför, annesi ev kadınıdır. Mecidiyeköy Lisesi’nde okudu. Okulu bitiremedi. 14 yaşındayken Zeki Müren‘le fotoromanda oynadı. Saklambaç gazetesinin açtığı yarışmaya katılıp kazandı. 1970 yılında ‘Sinema Yüz Güzeli’ seçildi. Ardından İtalya‘daki yarışmada 4. Oldu. 1970 yılında Ayhan Işık ile başrolünü paylaştığı ‘Ölünceye Kadar’ isimli film ile sinemaya adım attı. 70li yıllarda Türk sinemasını kasıp kavuran filmlerde Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Aydemir Akbaş, Hadi Çaman, Mete İnselel gibi isimlerle birlikte rol aldı. Liseyi dışarıdan bitirmek için dersler almaya başladı. Ders aldığı hocalardan biri eşiyle beraber deri işi yapıyordu. Onlara ortak oldu. 22 yaşında Londra‘ya İngilizce öğrenmek için gitti 7 ay kaldı döndü. Şarkıcılık yapmaya başladı. İbrahim Tatlıses‘in de olduğu bir kadro ile Anadolu turnesine çıktılar. Daha sonra sinemayı bırakarak 1984 yılında Paris‘e gitti ve dericilik üzerine ticarete atıldı. 1984-1986 arasında Paris’de iş yeri açtı. 1990 krizinde battı. Sonra tekrar toparlandı. Arzu Okay, 1985 yılında Paris’de tanıştığı bir Fransız ile evlendi. 7 sene sonra boşandı. Ressam olan “Eda Su Neidik” (d.16 Şubat 1987) adında bir kızı vardır. 30 yıl yaşadığı Paris’ten kesin dönüş yaptı ve eski Foça’da yaşıyor.

 

 

Arzu Okay, Birgün Gazetesinden Türey Köse’ye sinema ve şarkıcılık yıllarını şu şekilde anlatıyor…

Bir zamanlar şarkıcılık da yapmışsınız. İbrahim Tatlıses’le Anadolu turnelerine çıkmışsınız. “Bir zamanlar Anadolu’da Arzu Okay ...” dersem, ilk aklınıza gelenler neler olur?

O turneyi anlatmaya kalksam bitmez. 12 Eylül öncesiydi. Eğer gittiğimiz sinema solcuların bölgesindeyse sağcılar bizden nefret ediyordu, sağcıların bölgesindeyse solcular nefret ediyor. Tunceli’de solcuların kesimindeydik. Elektrikleri kestiler. Kulis falan yok, bir oda var yazıhane gibi, hepimiz orada oturduk bekliyoruz elektrikler gelecek sahneye çıkacağız diye. Taramaya başladılar, hepimiz yattık. İbrahim telefon buldu, valiye mi, emniyet müdürüne mi birisine telefon açtı “bizi tarıyorlar” diye. O diyor ki ”bizi de tarıyorlar”... Oradaki solcu çocuklar geldiler, hepsi silahlı milahlı. “Korkmayın biz buradayız” diye. Sonra bir yerden elektriği çektiler, çıktık sahneye... Sonra bunlar bizi aldılar bir yol kavşağı varmış, oraya kadar önde bir arabada silahlı gençler, arkada yine, biz ortada, kavşağa kadar götürdüler. 70 gündü turne, ben 60. gün bıraktım. Öyle çok hikâye var ki... İbrahim turneden evvel bir sünnet düğününde şarkı söylemiş, bu adam sağcıymış... Kars’a gidiyoruz, oradan haber geldi, “gelmeyin sizi patlatacağız,” diye. Devamlı tehditler geliyor. Emniyet Müdürü çağırdı bizi “Benim prestijim var, çıkacaksınız” dedi. Ben “çıkmayacağım” dedim. Dönüyoruz, bindik arabaya, önümüzde arkamızda polis arabası. Polis arabası bizi bir yerde durdurdu “Arzu hanıma dua edin, patladı” dedi. Orada olsaydık, biz de gidecektik, konsere gelenler gidecekti, boş salon patladı, bir polis yaralandı.

 

 

Sahneleri nasıl bıraktınız?

Her yerde şiddet oluyor. Turnede bir yerde sahneye bir liraları fırlatıyorlar, kurşun gibi geliyor sana. Bir baktım sazcıların hiçbiri yok, herkes anfilerin arkasına saklanmış. Bütün bunlardan sonra Ceyhan’a geldik. Birinci şarkıyı bitirdim, gümbür bir bardak geldi sahneye. İkinci şarkıya başladım. “Nereden düştüm ben bu aşka” diye. Sazlar durdu. Niye durdunuz, dedim, sen hiç bu şarkıyı söylemedin ki, biz başka şarkıyı çalıyoruz, sen başka şarkı söylüyorsun, dediler. Kafa gitmiş, mikrofonu yere koydum, ben bu işi bırakıyorum, dedim. Kıyametler koptu.

 

 

12 Eylül’den sonra Paris’te yaşamaya başlıyorsunuz? Bu da bir kaçış mı? Darbeden, sinema sektörünün durumundan v.s.

Yok, tamamen ticari. İşimi burada İstanbul’da kurdum. Deri, konfeksiyon, 640 kişi çalışıyordu yanımda. Paris’e gittiğimde çok iyi bir konuma gelmiştim. İlk beşteydim ihracatta, altın madalya aldım. İşler çok büyüdü, yurt dışında bir yer O arada evlenmiştim, biz gidelim, dedik eşimle.

 

 

 Siz Paris’ten neden döndünüz?

İyi ki döndüm. 30 yıl yaşadım Paris’te. Zaten kalıcı olmak istemiyordum, emeklilik yaşım geldiği zaman siyah Afrika’yı düşünüyordum. İnsanlar daha saf, sakin, abartısız yaşamlar. Sonra buradaki ilişkimden ötürü, git gel Afrika uzak ihtimal, Foça yakın ihtimal oldu. Artık ticareti de bıraktım, ülkem için, aslında kendim için bir şeyler yapıp kendimi mutlu etmek, istiyorum.

 

 

 

 

 




HABERE YORUM YAZIN

DİĞER BOLU HABERLERİ
Fazilet Tekman
Köşe Yazarları
Burç Yorumları